20 Ağustos 2015 Perşembe

❤Kürk Mantolu Madonna

Bu ara hayal gailelerimden ölesiye bunaldım ve soluğu kitaplarda aldım. O nedenle bazen peşpeşe yorumlar gelirse anlayın ;)

Çok övülen, yerden göğe sığdırılamayan, fotoğralarının kitap kadar değerli olduğu bir kitaptır Kürk Mantolu Madonna. 

Sabahattin Ali'nin sonradan fark edilen ve fark edildiği andan itibaren değer biçilemeyen eserini duymayan eminim ki kalmamıştır. Bazen popüler kültürün bir parçası haline de getiriliyor ve buna eminim bir çoğumuz üzülüyoruz. Yaklaşık 1 asır önce yaşayan bir adama içinde yaşadığı yüzyılda değer biçemez ve değer vermezken, kör ölür badem gözlü olur hesabı sıkı sıkı sarılıyoruz. Ölü insan susar çünkü. Konuşma hakları yoktur. Haklarında çıkan hiçbir habere, şaibeye başkaldıramazlar. Sabahattin Ali yaşasaydı sanırım kitabını popülerlik malzemesi haline getirenlere kızardı. Onun ruhundaki bir adamdan bekleyeceğim bir hareket çünkü bu...

Neyse efenim geveze Esra susmak bilmez en iyisi yorumuza başlayayım. Adetten sayıldığı üzere öncelikle tanıtım bülteni efenim ;)


"Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum "Kürk Mantolu Madonna"yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum."

Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor.

Sayfa Sayısı: 164
İlk Baskı Yılı: 1998
Dili: Türkçe
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

****

Bazen nereden başlayacağınızı bilmezsiniz. Açıkçası ben de bilemiyorum. Neyse başlayalım bakalım...

İlk sayfalar sanılanın aksine Rauf Efendinin ağzından değil de Rasim'in ağzından anlatılıyor. O dönemde yaşanan finansal sorunlar, hayatlar ve ideallere adeta ayna tutuyor Rasim. Bize madalyonun arka yüzünü gösteriyor kendisiyle beraber. Bankadan atılmasının ardından yaşadığı ayma ile insanlara olan bakışı değişiyor ve aynı okuldan mezun oldukları bir arkadaşı sayesinde bir zaman sonra işe giriyor ve işte tam da orada başlıyor Rauf Efendi'nin hikayesi...

Sabırları zorlayacak derecede sessiz bir adam. Hakarete uğrasa sesini çıkarmayan, suçlansa kendini savunmayan... Canından bezmiş bir Almanca Tercümanıdır Rauf Efendi. Onun hikayesi ise öyle yürek dağlar ki... kitabın kapağını kapadığımda bir kaç dakika nefes alamadım. Onun hissettiği her acı ve her mutluluk kırıntısını ruhumda hissettim. Dili eski kelimelerden esintiler taşısa da bir çırpıda kendine alıştırıyor. İlk sayfalardan sıkılanların aksine karakterimizin hayata ve içinde bulunduğu insan cemiyetine dair tahlilleri keşke devam etseydi dedim. Bunlar bizlere yol gösteren nasihatlerdir. Romanlardan da insani dersler alınabilirliğini kanıtlayan pek çok kitaptan biri "Kürk Mantolu Madonna"

Rauf Efendi rahatsızlanıyor ve uzun zaman yatağından kalkamıyor. Ardından da son zamanlarda sessizce dostluğunu paylaşan Rasim'e iş yerindeki odasının çekmecesinin anahtarını veriyor ve her şeyi getir diyor... O her şeyin içinde öyle paha biçilemez bir hayat saklı ki... O herşeyin adı Maria Puder...

Maria bir ressam ve bir galeriye kendi portresi ile katılıyor. Bu zaman zarfında Rauf efendi babası tarafından Almaya'ya sabun üretimi alanında eğitim alabilmesi  için gönderiliyor ama genç Rauf hayal dünyasında yaşayan bir karakter. İçinde barındırdığı dünya ne kadar fantastikse dışarıya açılan pencere o kadar flu... Ama bir galeriye yolu düşüyor ve hayatında bir devrim oluyor. İşte o devrimin adı Maria Puder...

Sanırım çok spoi verdim değil mi? O zaman bir spoi daha vereyim. Rauf Efendi'nin hikayesini de kendi ağzından okuyacaksınız... Rasim'in vekaletiyle onun dünyasına konuk olacaksınız. İçinizde ince bir cızırtı peydah olacak Rauf üzüldükçe, içinizde kelebekler kanat çırpacak o sevindikçe... Rauf, Maria'yı çok sevmiş diyeceksiniz. Hayatın anlamını onda bulacak kadar...

Ben tüm sıkıntılarıma rağmen bir kaç saatte bu harika kitabı bitirdim. Kütüphanemde olmasından gurur duyduğum en harika eserler listesine kesinlikle girdi... Ve uzun zamandır Türk bir yazarın, yozlaşmamış, kirlenmemiş hikayesinde kendimi buldum. Kelimeler, sözcük kümeleri ve hayat hikayeleri... Acaba Rasim'in hikâyesi nasıl bitti..?

Hayatlarımız roman... Sevgiler...


19 Ağustos 2015 Çarşamba

★Bazıları Kalbini Dinler

Bu hafta kendimi şahane iki kitapla ödüllendirdim. Sıkıntılı dönemimi hem dualarla hem de farklı kalemlerle atlatmaya çalışıyorum. Ne kadar başarılı olabildiğim tartışılır tabiki...
İlk ödülüm:  Andy Jones'dan "Âşık Olmak Kolay Yanı, Ya sonrası" diğeri ise bugün kendimce yorumlayacağım "Bazıları Kalbini Dinler..."
İlk olarak tanıtım bülteni efendim;


O üzer.
O gider.
O hep uzak, o hep acı.
Yine de o.
İlle de o. 
Hep o.

Bir ses böler tüm düşüncelerini. Bir ses. Ne cılız ne de susacak gibi. Umutsuzluğun sessizliğine eşlik ederken o hep konuşur! 
"Vazgeçme!" 
Olmaz, dersin. 
"Olur!" 
İstemiyorum, dersin. 
"İstiyorsun!" 
Sus, dersin. Sadece sus.

Tüm örselenmişliğine inat son çırpınışıdır yüreğinin sana söylediği. 
Bin defa söyler: Beni dinle 
Milyon defa: Asla aşktan vazgeçme. 
Son kez atacağını bilse bile: Onu seviyorsun.

Sayfa Sayısı: 384
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Parodi Yayınları

****


Bazıları Kalbini Dinler... diyor Victoria Van Tiem. 
Ben de kitabın adına bakarak kalbimi dinledim ve okumaya başladım. İtiraf ediyorum ön yargılıydım çünkü ilk sayfalardaki yazım dilini fazlasıyla itici buldum, bunda çevirmenin mi editörün mü eksiklikleri vardı ya da yazarın yazım tarzına riayet mi edilmişti bilmiyorum ama eksiklikler keşke giderilseydi diyorum. Ama sayfalar zaman içerisinde hızla akıp gitti, tabi dil de bariz oranda düzeldi. İmla hataları ya yoktu ya da gözüme hiç çarpmadı. Bu bağlamda Parodi Yayınları'nı tebrik ediyorum. 

Gelelim hikayemize... Öncelikle bu film adlarına iyi bakın;

1. Sevginin Bağladıkları
2. Özel Bir Kadın
3. Bridget Jones'un Günlüğü
4. Benimle Evlenir misin?
5. İlk Aşk, İlk Dans
6. On Altıncı Doğum Günüm
7. Aşk Her Yerde
8. Bir Şey Söyle
9. Mesajınız Var
10. En İyi Arkadaşım Evleniyor

Shane ve Kengsington üniversitede birbirlerine âşıklardır fakat Kengsington bir partiden erken ayrılınca arkada bıraktığı sevgilisi akbabalar tarafından oyuna getirilir ve çiftimiz bu sebeple ayrılır.

Tam tamına 7 yıl ayrı kalırlar. Şu ana kadar...

Kengsington ailesi tarafından sevgi ve ilgiye aç bırakılan bir genç kız. Annesi onu değil de gelinlerini daha çok seviyor. Onunla alışverişlere çıkıyor, onun düşüncelerini önemsiyor ve ona daha çok gülümsüyor. Ailede herkes tıp alanında çalışırken Kenz'in (Kengsington) reklam ajansında çalışıyor oluşu bile utanç malzemesi olarak algılanıyor. Tam da bu noktada artık 30'larına gelen Kenz evlenmek ve çocuk sahibi olmak adına ailesinin gözüne girebileceği bir damat adayı seçiyor: Bradley...

Karakter kurgusu oldukça geniş, kurgu ise harika! O nedenle anlatım diline takılmayacağım bile. Ben kitapları yorumlarken şuna dikkat ediyorum: Finalini okuduktan sonra eğer hafızamdan ilgili kitap hakkında tüm anıları silseler tekrar okumak ister miyim? Harcadığım zamana değiyor mu? Farklı mı? Bana birşeyler katıyor mu? Bana hayal kurduruyor mu?

Sevgilinizle deliler gibi Romantik Komedi filmler izleyip repliklerine kadar ezberlemek ve türlü fantezilerle bunları canlandırmak ister miydiniz?

Shane seneler sonra terk ettiği ülkeye geri dönüyor ve kuracağı iş için ilham perisini seçiyor: Kenz!

Kenz'in çalıştığı reklam ajansı ise bir dar boğazda ve yeni çalışacakları şirketle mutlaka anlaşmak istiyorlar, aksi takdirde Kenz işten atılacak. Patronu "ne olursa olsun onu ikna et!" derken, Kenz karşısına seneler sonra çıkan ve bir zamanlar onu aldatan sevgilisini karşısında bulmanın şokundan da kurtulmuş değil. Shane birkaç şartla sözleşmeyi imzalarım diyor ve işte en sevdiğim ve kitabın en temel duygu akışını yöneten film sahnelerini canlandırmak geliyor...

Hollywood yıldızlarına hiç bu gözle bakmamıştım diyecek, siz de benim gibi o listeyi aratacak ve izlemek isteyeceksiniz biliyorum. İzlerken sehpanın üstünde "Bazıları Kalbini Dinler" size göz kırpacak. Öyle hayallere dalacaksınız ki kendi hayatınızı gözden geçireceksiniz. 

"Hayal ettiğim hayatı mı yaşıyorum?" diyecek, belki de yaşamak için adımlar atma ihtiyacı hissedeceksiniz. Son zamanlarda okuduğum en farklı kurguya ve hayal gücüne sahip kitaptı "Bazıları Kalbini Dinler"

Her zaman kalbinizi dinlemeniz temennisiyle... 

13 Ağustos 2015 Perşembe

❤Kurt Ruleti

Herkese merhabalar ;))

Uzun zamandır pek yorum paylaşmadığımın farkındayım aslında. Ama bu hiç okumadım anlamına gelmiyor, aksine çok fazla okuduğum ve yazdığım için fırsat bulamadım demek oluyor. Hasret kitabım raflara çıktı, fuarlar peşi sıra geldi ve yaşanan harika ve tatsız bir çok şey... 

"Bazen umutlanmak, bazense unutmak için okur insan..." (E.Y.) 

Ben bu zaman zarfında her ikisini de yaptım. Ama hiç yorum yapmaya fırsat bulamadım. Affınıza sığınarak yeniden başlıyorum.
Son okuduğum eser sevgili yazar dostum Alev Eleyan'ın "Kurt Ruleti" kitabı... Bakalım kitabımız bende nasıl hisler bırakmış ;)))

Öncelikle tanıtım bültenimize bakıyoruz efenim;

Sıra dışı bir kadın, aşkı unutmuş bir adam, duygusal çalkantılar içerisinde çılgın bir İtalyan.

Eylül, nam-ı diğer dişi kurt. Hayatı mücadelelerle dolu, olağanüstü zeki, güzel, güçlü ve sıra dışı bir kadın. Hayatında hiçbir zayıflığa yer yok sanıyordu. Aşk dışında. İlk aşk, tek aşk ve mutlak aşk. Yıllar sonra ilk aşkıyla karşılaştığı zaman, her şeyin karşısında güçlü durabildiği gibi onun da karşısında güçlü durabilecek miydi? Bir kumara benzettiği bu duygusal çatışmada kazanan mı olacak, kaybeden mi? Ve onunla yeniden karşılaştığında duygularına hükmü ne kadar geçebilecekti? 

Boran aşktan da, insanlara olan inancından da çoktan vazgeçmiş, buz kütlesi bir adam. Dişi kurdun vazgeçemediği saplantısı, kardeşinin baş belası. Hayatından memnundu, Eylül'ü tanıyıncaya kadar. Bir anda kendini boğazına kadar aşkın içine batmış bulacaktı. Bu kural dışı kadını baştan çıkarmayı becerebilecek miydi?

Ve… Eylül'ün diğer yarısı, baş ağrısı, dünyada her şeyden çok değer verdiği ikinci adam. Giorgio Da Montagna. Sevimli, çılgın, yakışıklı bir İtalyan mafyası! Boran ve Eylül karşılıklı kurt ruleti oynarken, kendisinin tek başına oynadığı kumarda kazancı ne olacaktı?
(Tanıtım Bülteninden)

***

Hikayemiz aykırı düşünceli bir ailenin basit olmak isteyen kızının düşünceleriyle başlıyor. Barbi bebekli bir saati bile banallik olarak gören ebeveynleri olan Eylül, ilk defa pikniğe gitmek istiyor ve ailesi onu şaşırtırak kabul ediyor. Sonrası ise kitabımıza kalsın. ;))

Alev Eleyan'ı epey zamandır tanımama rağmen hikayesini bu kadar geç okumuş olmam gerçekten beni utandırdı. Neden mi? Beraber bir çok işe imza atabileceğimizi fark ettim. Eylül ve Timur... dersem sanırım anlayacaksın canım arkadaşım. Timur ve Yusuf'un arkadaş olmasını isteyecek kadar yüzsüz bir arkadaşın var karşında :D 

Eylül Türk ve Dünya çapında yüksek IQ'su ile epey meşhur olan genç bir kız. Küçük yaşlardan itibaren el altından devlet tarafından eğitiliyor ve burada en büyük yardımcısı Timur. Timur kim mi?

Bizim su katılmamış vahşi ve eğitilmemiş manda yavrumuzun biricik arkadaşı! 

Boran Rüzgâroğlu...

Ortaya çıktığı ilk bölümlerden itibaren beni delirten, elime şamdan alıp ensesinin köküne köküne indirmem için habire kışkırtan şahsiyet! Bir adam bu kadar angut olamaz Allah'ım! 

Eylül ile geçmişleri çok eski lakin kızı bile tanımıyor! Hay ben senin got kafana! diye feryatlar ettim okurken.

Ve Merve... Boran'ın kız kardeşi. El bebek gül bebek büyüdüğüne bakmayın, Boran sayesinde hayatı resmen hapishanede geçiyor. Bir gece eğlenmek istemesi dahi şımarıklık olarak addedilen bir kızı düşünün. Eylül aynı durumda olsam karşımdakini siyanürle zehirlerim demekte kesinlikle haklı! 3:)

Eylül ve Boran resmen kedi ve köpek gibiler. Hani şimdinin değil, bizim çocukluğumuzun kedi ve köpekleri gibi! Birbirlerine hırlamaları, diş bilemeleri, laf sokmaları! O laf o kadar derine nasıl girer arkadaşım? derken Alev'in keskin zekâsına bir kere daha hayran olmamak işten bile değildi. Ah kedi ve köpek mi dedim a dostlar? Bildiğiniz kurtlar kurt! Kitabın adı cuk oturmuş anlayacağınız ;))

Kesinlikle üzerinde çok düşünülen ve kurgulanan bir kitap Kurt Ruleti. Bunu okurken bir kere daha anladım ve göğsüm kabardı. Bizler de böyle güzel ve eğlenceli eserlere imza atabiliyormuşuz be arkadaşım!

Gelelim Gio'ya... Kısaltılmış ismiyle yazayım keza ben de Boran gibi abidik gubidik bir isim yazabilirim şuracığa :D Spagetti, İtalyan makarnası ve niceleri! Doğru adını kullanmakta o kadar inat ediyor ki Boran, Eylül bildiğiniz deliriyor!

Sebebi ne peki? Ahhh! Tabi ki kıskançlık 3:)

Neden kıskançlık olduğunu okuduğunuzda daha iyi anlayacaksınız. Ama Gio adamın kareköküsün!!! dediğiniz sahneler de gelecek ;) Çöpçatan Gio iş başında :D

Ahh ben ne yaptım böyle? Bildiğiniz Boran yani nam-ı diğer "Ankara Makarnası" gibi dağıldım dostlar :D Yorum yapmakta tıkandığım ender kitaplardandı Kurt Ruleti. Türk bir yazarın kaleme aldığı kesinlikle anlaşılmıyordu. Öyle ki isimler yabancı olsa olay tamamdı. Dili sade ve pürüzsüzdü. Yabancı kelimeler yok denecek kadar azdı. Redakte konusunda ise gözüme batan 3. ağızdan anlatımla diyalogların iç içe oluşuydu. Okurun gözlerini rahatsız eden ve takibi zorlaştıran bu durumun altında umarım ki sayfa sayısı az olsun mantığı yoktur. Yoksa gerçekten yazık olur. 

Harf ve tırnak hatası ise bir elin parmaklarını geçmezdi. Çok fazla editör müdahalesine maruz kalan bir kitap olduğunu hissetmedim. Sanki yazarımız edisyonu yapıp editöre teslim etmişti. Yaklaşık 1 günde bitmesin diye sindire sindire okudum diyebilirim. Abartılı hiçbir sahne yoktu tam aksine "Ah Alevim buraları biraz daha detaylı işleseydin de doya doya okusaydım!" dedim. 

Evet itiraf ediyorum. Güzel kitaplar erken bittiğinde ben yazarıyla bildiğiniz kavga ediyorum :D Ama ne yapayım? Gerçi kim etmiyordur ki ;))

Şu an yorumuma geri dönüp baktım da bildiğiniz çorba etmişim. :D 288 sayfalık kitap ama bende etkisi devam ediyor. Alev Eleyan'ı ilk kitabı olmasına rağmen böyle kusursuz bir yapıta imza attığı için tebrik ediyorum. Sevgili yazarcım Merve ve Gio'nun hikayesini dört gözle bekliyorum inşallah. 

İlhamın bol olsun. Sen yaz, yaz da biz de adam gibi bir şeyler okuyalım. Kalemine sağlık meleğim ;)

Satın almak için Tıklayabilirsiniz ;)