19 Aralık 2014 Cuma

✌ Yarışma var!


Facebook'taki resmi sayfamızdan sizlere güzel haberlerim var :)))
Parola Yayınları sponsorluğunda 2 okurumuza çekilişle Rukiye Kayaarslan'ın Güz delisi kitabını hediye ediyoruz. Sayfamızı, Sevgili yazarımızın sayfasını ve yayınevimizin sayfasını beğenmeniz yeterli. 
Sonra "Güz Delisi" Raflarda! yazarak "Herkese açık" paylaşıyor ve yorumlara "Beğendim, paylaştım" yazıyorsunuz. Hepsi bu kadar.
Güzel bir yılbaşı hediyesi değil mi? Bu fırsatı kaçırmayın ;)))

Gelelim Rukiye Karaarslan ve Güz Delisi kitabından biraz bahsetmeye... 
Yazarımızın sosyal forumlarda ve hikaye sitelerinde başlayan macerası, bir çok yazar gibi #wattpad de devam ediyor. Kitapları bitirmeden yayınlamıyor, dolayısıyla okuru yayınladığı dönemlerde fazla bekletmiyor. Bu onun en önemli özelliği!
Güz Delisi, Severek Ayrılalım, Sen Geldin Bahar Geldi adında çok güzel kitaplarını okurlarla paylaştı ve paylaşmaya da devam ediyor. 
Parola Yayınlarıyla Kasım 2014'te anlaşma imzalayan yazarımızın ilk basılan kitabı Güz Delisi...


"Leyla öldü. Onun ölümünü kabullen artık. Bunun için kendini cezalandırmayı bırak. Kimse hiçbir şeyde suçlu değildi. Her şey olması gerektiği için oldu. Bunu artık anla. Hem senin bir çocuğun var. Onunda bir anneye ihtiyacı... Yoksa oğlun yakında bir leyleğe anne demeye başlayacak. Evlenmen lazım Kutay. Beni anlıyor musun? Ev-len-me-li-sin." 

Hayat, insanları bazen hazırlıksız yakalar ve hazırlıksız yakalanan insanlar, zırhlarını kuşanamadan karşılarındakilere gerçek halleriyle görünürler… Böyle anlarda, bazen öyle güçlü sevdalar ortaya çıkar ki, Ferhat'ın Şirinini, Kerem'in Aslısını, Mecnunun Leylasını kıskandıracak aşklara ev sahipliği yapar dünya. 

Loya ve Kutay…
İşte böylesine bir karşılaşmışlığın bir araya getirdiği iki âşık. Oyun olarak başlayan ve sonrasında gerçeğe dönüşen düşler, hisler ve sevgiler… Hem kendilerine hem çevrelerine inanılmaz güzellikte anlar yaşatıp, masal aşklarını kıskandıracak bir mutluluğa ev sahipliği yaparak, sizleri de bu anlara ortak edecekler. Mutluluk ve sevgi adına… Yalın ve hesapsızca yaşanan hayatlara… (Tanıtım Bülteninden)

Kitabı daha önce okuyan biri olarak tekrar okumayı iple çekiyorum. Ve mutlaka öneriyorum.

Sağlıcakla kalın ;)))





10 Aralık 2014 Çarşamba

❤Bir Şans Daha



Hayatta her zaman herkesin ikinci bir şansı olmalı derler! 
Ya hatayı yapanı affetmek istemezsen! 
Onun hatası senin sonunun başlangıcı olursa, dönüşü olmayan yollara, çıkışı olmayan sokaklara dönerse?..

"Çok sevsen ve aldatılsan, sevmekten vazgeçer misin? 
Ya da, her şeyi bırakıp onu affeder misin? Peki, ya kader?..
Sen istemesen de, onu tekrar hayatına soksa ve seni imkânsız sınavlarla sınasa!.. Sen ne yaparsın?
 İkinci bir şans verir misin? Yoksa yok sayar, geçer misin? 
O, hayatının kararını vermek zorunda. 
Kendisi için değil, kendinden olan için. 
Peki, ya kalbi? 
Kalbi bunu affedebilir mi? 
Sevgi her şeye yeter mi? 
Çok sevdi ve aldatıldı. Hem de en mutlu olduğu anda…" 

Sizce İkinci Bir Şansı, herkes hak eder mi? 
(Tanıtım Bülteninden) 
Sayfa Sayısı: 720
Baskı Yılı: 2014
Yayınevi: Parola Yayınları 
******

Evet bir Müjde Aklanoğlu kitabı daha... Diğer kitaplarından daha farklı bir tat bıraktı dimağımda öncelikle bunu belirtmeliyim. Herşeyden önce bir çok okura klişe gelebilecek bir kurgunun nasıl farklı bir dilde atlatılabildiğini ancak okuyanlar anlayabilecek o nedenle kendimi şanslı addediyorum ;)) Ve sanırım gözüm kapalı okuyacaklar listemin ilk sıralarında Müjde Aklanoğlu yer alıyor. Bunu kesinlikle dostum olduğundan değil, sıradan bir okur olarak söylüyorum bunun altını çizerim ;) 

Benden size nacizane bir tavsiye: Klişe diye hiç bir eseri okumamazlık etmeyin. Öyle güzel kurgulanır ki aklınız şaşar, diliniz tutulur. Ayrıca nefes almak bile klişeyken bu tarz ön yargılarda da bulunmayın derim ;)

Gelelim kitabın genel anlamda konusuna:
Ayrılan bir çift, lösemi olan çocukları için yıllar sonra yeniden birleşiyor... İlk bakışta çok basit gibi geldi değil mi? Ama işin rengi hiçte öyle olmuyor... 

Demir genel anlamda tepki alan bir karakter olsa da çok bizlerden biri... Herşeyden önce insan... Bir anda kendini boşlukta bulduğunda denize düşen yılana sarılır misali farklı bir dünyaya tutunmaya çabalıyor. 

Hazan ise yine çok bizden bir kadın. Kimsesiz, sığınacak bir koyu, sırtını dayayacağı bir dağı yok ve eşini ölesiye seviyor. Kişi kendinden bilir işi derler ya! Hazan da eşini kendi gibi sanıyor. Saflık değil konduramama....

Tüm bunların yanında bir kaynana faktörü var ki... Evlerden ırak bir mantık! Açıkçası ben Demirden daha fazla annesine kızdım... Her zaman söylediğim gibi Aklanoğlu yine etraflıca insani ilişkileri irdeliyor ve kaleme alıyor. Ne Demir'i ne de Hazan'ı haklı göstermiyor. Bunu okuyucunun yorumuna bırakıyor. 

Ve bir Ecrin'imiz var ki... Eminim herkes öyle bir evlat ister. Değer yargıları, çektiği acılarla beraber olgunlaşması, yaşından beklenemeyecek bir düşünme biçimi ve genel anlamda yine yaşından beklenmeyecek ahlak algısı. O ateşlendikçe, Demir'e sıkı sıkı tutundukça içiniz kan ağlayacak... 

Hazan'ın değişimi, Demir'in kabullenişi ve etraflarındaki eş-dostun olaylara olan yaklaşımları... Sanırım bir çoğumuza örnek olacak. 

"Bu kitap okunur mu?" diye soranlarınız olacak elbet. Dile kolay 720 sayfa... Ben 2 gün içinde okudum, inanın zor değil ki zaten elinizden düşüremeyeceksiniz. İnsana kattığı değerler de cabası. Kısaca "Mutlaka okuyun!" derim, eminim ki çok şey kazanacaksınız... 

Kitabın diline gelirsek; yine bir Aklanoğlu klasiği... 

Son zamanlarda yazım dilini sadeleştirse de; BİR ŞANS DAHA'nın içinde yine bir çok sözcük için sözlük karıştırabilirsiniz. Ben şahsen varsayım üzerinden gidip, bilmediğim kelimeleri kendimce yorumladım okurken. Son zamanlarda çoğalan senaryovari romanlar gibi değil daha çok düşünce yoğunluğu fazlasıyla dikkat çekiyor. Betimlemeler dikkat çekici ve nokta atışı kıvamında. Tüm karakterlerin içini adeta bir açık kitap gibi okuyorsunuz. Bu kimi okurları rahatsız etse de, Klasik Roman diline alışkın okurları sanırım rahatsız etmeyecektir. Gerektiği kadar ihtiras, aşk ve cinsellik var ki, beni rahatsız etmedi. Her duyguyu sonuna kadar hissediyorsunuz, çünkü yazar sanki o anların canlı tanığı gibi hissederek yazmış. "Hah tamam! Herşey şu yönde gider..." dediğiniz an, bir sonraki sayfa sizi hayal kırıklığına sevkedip, şoka sokabiliyor. 

Son sahifesine kadar ritmi hiç düşmeyen bir kitap BİR ŞANS DAHA ve biz de ona benzer bir slogan atalım ;))

Kütüphanelerine Bir Şans Daha verin ;) Onları bu güzellikten mahrum etmeyin ;))

Keyifle okumalar...

1 Aralık 2014 Pazartesi

✍Kendimle söyleşi ;))))


Sanırım daha önce, çıkacak ilk kitabım hakkında sizlerle hiç konuşmadık. Ne dersiniz? Arada kimseler olmadan biraz benimle söyleşiye var mısınız?
Geçtiğimiz sene Aralık ayının başlarında işimden ayrılmamla başlayan serüvenim, bana bir kere daha amenna dedirtti.

"Sizin hayır bildiğinizde şer, şer bildiğinizde hayır vardır. Siz bilmezsiniz ALLAH bilir... Bakara Suresi / 216."

Çok üzüldüğüm, kendimi evlere kapattığım, epey psikolojik sıkıntılar çektiğim bir dönemde keşfettiğim wattpad, bana farklı bir dünyanın kapılarını araladı. Delicesine bir açlıkla okumaya başladım ve aylarca bu böyle sürüp gitti. Çetelesini tutmadım kaç kitap okudum, neler yaptım ama ancak bu sayede beynimin içindeki geçmişe sağır kalabiliyordum. Bu zaman zarfında hem yalnızlığımın tadını çıkardım, hem de hiç yalnız kalmadım. Çoğu gece sabahladım, günde bir kaç saat uykuyla pc başına geçtim ve kaldığım yerden devam ettim.

Senelerce çalışan bir kadınsanız, zor bir evlilik yapmışsanız ve hayatınız imkânsızlıklarla doluysa bir de çalışmak mecburiyetiniz hâlâ devam ediyorsa,  inanın bana aklınızı toparlayıp iki satır yorum bile yazamıyorsunuz. Bunu aylar sonra yazarken öğrendim...

Bir yerden sonra ise okumak tatmin etmemeye başlamıştı çünkü o dönem daha çok gençlik hikâyeleri yazılıyordu. Ve benim çıtam gitgide yükseliyordu. Hayat tecrübesi değil bir okura kitap okuma tecrübesi de gerekiyormuş o zaman anlamıştım.

Bir tarafta cıvıl cıvıl gençler...

Diğer tarafta ise ben; 31 yaşında evli bir kadın!

Ne düşünerek yazmaya başladığımı halen hatırlamıyorum. Seneler önce blogcu.com da bir blogum vardı ellerimle emeğimle tasarladığım ama sonra blogcu tek tipe dönüşünce hevesimin kaçtığı... Ben şiir yazardım ki hikaye nasıl yazılır en ufak bir fikrim yoktu. Denemek amaçlı birşeyler karalamaya başladığımda nasıl şeyler ortaya çıkaracağımı bilemiyordum ama denedim. İlk olarak "İç Güveysinden Hallice." diye bir kitaba başladım. Ardından "Zaaf." bunu takip etti ve bir günce gibi tasarladığım "Leyla."

Ama ne olduysa, birşeye sinirlenip tüm kitapları içeriklerini dahi almadan sildim attım. Pişman mıyım? Biraz. Çünkü şimdilerde geri almak istesem de sistem geri yüklemiyor ve ben acaba nasıl yazmışım deyip kendimi kıyaslayamıyorum. Çok değil bir kaç gün sonra, aklımda bir senaryo daha belirdi. Yazanlar çok iyi anlar beni... Siz istemeseniz de bir süre sonra gıdıklar karakterler, onlarla yaşamaya başlarsınız ve ben de Efsun ve Yalın ile yaşamaya başladım. Olayların öncesi, sonrası derken; bir kaç wattpad yazarına okutup fikirlerini aldım ve son gazı da hepinizin Hissiz ile tanıdığı Lemariz Müjde Albayrak'tan alınca gözlerimi kapattım yayınlamaya başladım.Vira bismillah...

Kurgu ilerledikçe, etrafımda farklı bir okur ve arkadaş kitlesi oluşmaya başladı. Fakat benim için biri var ki o çok değerlidir.
@Gbmyheart nickli Azeri bir güzel...

Kitabımızın Karan (Bilâl) karakteriyle dostumun geçmişinde bir gediğe denk geldik... Bir kitabın kurgusunu sil baştan değiştiren bir değişikliğe... Birini yaşatmak istedim ondan habersiz. Tüm arkadaşlarımdan, okurlarımdan habersiz, çünkü bu önemliydi... Bu yazdığım kurgunun mümkün olabileceğinin bana en büyük kanıtıydı.

Ve kurgunun bu şekilde bir çamur gibi şekillenişi "Hasret"i doğurdu.

Hasret genel anlamıyla bir aile dramı...
Evladına senelerce hasret kalan bir annenin, bir babaya hasret kalan çocuğun, bir anneye hasret kalan genç bir kızın dramı...
Hasret; ötelenen, hor görülen, senelerdir evladına duyduğu hasretle yanan, kavrulan bir annenin dramı...

Kitap fikri okurlarım tarafından ortaya atıldığında ise o zamanlar henüz tanımadığım biri çıktı karşıma. O kişi; şimdilerde kolum kanadım haline gelen yazar arkadaşım Müjde Aklanoğlu'ndan başkası değildi...

Buradan tüm okurlarıma, tüm yazar arkadaş ve dostlarıma desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum...

Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım ve  ilk basılan eserim olacak "Hasret" olacak kısmetse. Acemiliğim, henüz imza atamadığım bakir kalemimin ilk göz ağrısı olacak... Gelin misali ata binip "ya nasip!" dedik, Takdiri Rabbime havale ettik. Hepimizin hakkında hayırlısı ne ise o olsun inşallah. Ve sizlerden ricam dualarınızda beni unutmayın... 

Allah'a emanet olun...

★Yatakta İyi- Jennifer Weiner

"Yatakta İyi"
  Yazar: Jennifer Weiner
  Kitabın çıkış yılı: 2001

Bu kitap bir şekilde elime geçtiğinde önce kapağa baktım, sonra kitabın ismine;
"Yatakta İyi"
Buram buram cinsellik kokuyordu herşeyiyle...
Elli ton serisinden önce piyasaya çıktığından dolayı da okumak istedim açıkçası. Neden mi? 
Elli Ton Serisiyle E.L. James bu furyayı altüst etti maalesef. PG-13 diye geçen cinsel içerik ve general fiction tanımları artık elli ton ile kıyaslar ve anar olduk. Her kitap ondan sahnelerle çalınıyor(!)oldu. Çıkış tarihi baz alınmıyor hiç bir şekilde ve her kadın Ana her adam Grey oluyor kafamızın içinde... Filmi de çıktıktan sonra siz görün eğlenceyi!
Tabi bunda kitaptaki Hakim-İtaatkâr ilişkisi, kullanılan ortam, oyuncaklar vs fazlasıyla etkili. Can damarımızdan vuruyor "İnsani kaygılarımızdan."
Ama gel gelelim ki; "Yatakta İyi" kitabında adam akıllı yatak sahnesini geçin, öpüşmeye bile 1-2 yerde rastlayabiliyorsunuz.
"Bu kitap okunur mu?" derseniz "Kesinlikle!" derim. Sizlere tanıtım bültenindeki açıklamayı sunuyorum;


"Cannie Shapiro yirmi sekiz yıldır dertsiz bir hayat yaşıyordu. Evet, babası onları yıllar önce terk etmiş, annesi de gerçek cinsel kimliğini açıklamıştı, ama bunun için kıyametleri koparmaya da gerek yoktu doğrusu. Arkadaşlarına, köpeği Nifkin'e, Philadelphia Examiner'daki muhabirlik işine olan sevgisi ona yeterdi. Üstelik tombul vücuduyla bile barışıktı.Ama kadın dergilerinden birini açıp da eski erkek arkadaşının "Yatakta İyi" adlı köşe yazısındaki "İri Bir Kadını Sevmek" başlığını gördüğünde… İşte o anda perişan oldu Cannie… Ancak öylesine ilginç tesadüflerle de karşılaşıyordu ki, hayatının en şaşırtıcı yılını yaşıyordu sanki. Hollywood kapıları önünde ardına kadar açılmıştı ve Philadelphia'dan Hollywood'a oradan tekrar eve yaptığı eğlenceli yolculuklarında kaybettiklerinin yasını tutup geçmişiyle yüzleşirken kim olduğunu ve kim olabileceğini de görmeye başladı."


Kahramanımız Cannie'nin dilinden anlatılan roman flaşbek olmasa da bol bol geriye dönüşlerle perçinlenmiş. Gündelik olayın en kilit noktasında, karakter sizi bir anısına davet ediyor. Dili yalın ve sade, ben sıkılmadım. Çok gerçekçi hatta fazlasıyla gerçek bence Cannie...
Kilolu bir kadın neler yaşar sorusunu sormuyorsunuz. Klişeler yok buna kendinizi hazırlayın ve sanırım insani yargıları, gördükleri, anlattıklarıyla çok bizden, sizden... Fazlasıyla insancıl. Son dönemde yabağılaşan bir çok şey bu kitapta yoktu ve hayata farklı bir pencereden bakmak istiyorsanız kesinlikle okumadan geçmeyin diyorum. Ve sizlere online satış yapan bir yer ararken kitabın komik bir rakamda satıldığını öğrendim. 
Hemen buraya tıklayarak kitabın komik rakamına bakabilirsiniz. Yazarın diğer pek çok eserine diğer bağlantılardan ulaşabilirsiniz. Ve ödünç alıp okuyan ama kredi kartlarıyla işi olmadığı için online sipariş veremeyen ve yüzsüzce kitap isteyen blog yazarına isterseniz bir tane hediye edebilirsiniz :D
Kütüphanelerinizde bu kitaba yer açın ve önyargılarınız kırın ;))
Keyifle Okumalar ;)))


26 Kasım 2014 Çarşamba

Wattpad Turkey @ TUYAP 2014

25 Kasım 2014 Salı

❤Yemin Bozdum Yolunda*1-Müjde Aklanoğlu



İlk sayfalar ve bölümler deli gibi dişlerimi sıktığım, Fırat gibi erkeklerin ne denli kör ve bencil olduğunu görerek delirdiğim anlarla geçti. Onun karşısında çaresiz bir Peri, çaresiz bir kadın olarak bir kere daha anladım kadın ve erkek eşit değil!
Yengesinin eziyetlerine, kuzeninin sapkınlıklarına maruz kalmak zorunda olan bir genç kız... Hem öksüz hem yetim!
Rabbim! dedim kimseyi sahipsiz koyma!
Bir çok kitaba nazaran pat pat geçilmemesi, daha ağır ilerlemesi ise bir ayna vazifesi görüyordu. Gerçek olmasını istemeyeceğiniz kadar kötü bir durum!
Sonra amca bozuntusunun her darbesinde Peri ile yaralandım, yıprandım. Yengesine bir kere daha küfrettim!
Hastalıklı bir beyin ve kalp ne büyük yük ne büyük eksiklik!
Peri yerde iki büklüm kıvranırken kadının kılı dahi kıpırdamadı ya o kadını bana verselerdi türlü işkencelerden geçirir; ''Al gör babayı!" derdim. Şuan bile sinirden kıvranıyorum yazarken...
Ve Eymen... Kader böyle birşey işte!
"Yiğit düştüğü yerden kalkar." derler ya! Önce soğukluğu sonra babacan tavrı ve bir çok öküzlüğüne rağmen neticede bir erkek!
Yaralı bir erkek ne de güzel sevilir dedirtiyor!
Her kelimesinden kaybolduğum, her cümlesinde tamamlandığım ve "yahu şu cümle fazla, bu olay gereksiz!" diyemeyeceğim bir kitap...
Adım adım ilerlerken kâh güldüm Ecem'le, kâh ağladım Peri'yle!
Okuyun okutun ve hayattan ders alın diyebileceğim bir kitap. Bu kitapta kimse haklı, haksız, suçlu ilan edilmiyor.
Müjde Aklanoğlu'nun en sevdiğim özelliği de zaten bu. Her karakterin birilerine yaşattıkları, kendilerince haklı bir sebebe dayanıyor.
Peri; naif, akıllı, masum...
Eymen; yaralı, despot ve etrafına duvarlar ören vel hasıl sütten ağzı yanıp yoğurdu üfleyerek yiyen bir delikanlı.
Hangi anlaşma yüreklerin arasındaki köprüyü yıkabilir?
Dilin söylediğini kalp ikrar etmiyorsa kader kaçınılmaz olanı yaşatır insana ve onlar da yaşıyor...
Genç bir kız eşinin cebinde bulduğu yüzüğe bile layık göremiyor kendini fakat bir erkek karısı olan bir kadını ne olursa olsun sahipleniyor...
İlişki tahlillerinde yazarıma bir kere daha hayran kaldım. Yağ gibi akıp geçiyor ve 700 küsür sayfa bir çırpıda bitiyor.
Gözü korkan varsa korkmasın, vaktiniz müsaitse kitap 2-3 günde çok rahat bitiyor. Siz önce okumaya başlarken bakıyorsunuz sayfaya sonra bir de bırakırken! Bir bakmışsınız yüzerce sayfa geride kalmış...
Unutmadan 2 kitaba anca sığan bir hikâyeye konuk olacaksınız. Final yapılmıyor zaten göreceksiniz. Hikayemiz "Devam edecek..."
Kalemine nur yağsın, mürekkebi bal olsun "Müjde Aklanoğlu" tebrikler...

★Kocan Kadar Konuş- Şebnem Burcuoğlu


Bir kitap düşünün;
Beyaz şov'a çıkar, gazetelerde dergilerde çarşaf çarşaf ilanı ve reklamı çıkar... Değerli yazarı o program senin, bu program benim televizyon kanallarında fink atar...  Tüm bunlar az gelir sokağa çıktığınızda bilboardlarda karşınıza çıkar;
"KOCAN KADAR KONUŞ" kitabı...

Seçkin ne kadar kitabevine gitseniz hep çok satanlar listesinde görmeniz de bu pazarlama tekniğinin ürünüdür işte. Adamlar kimsenin telaffuz edemeyeceği kelimeleri kullanarak 218 sayfalık kitaba öyle bir reklam yaparlar ki Kuran'ı Kerim'in öyle reklamı yapılmamıştır. Hiç bir yayın evi Atatürk'ün büyük mirası "Nutuk"'u böyle bir hevesle pazarlamamışlardır. Şimdi tabi kıyasladığımızda anlıyoruz aradaki pazarlama uçurumunu değil mi?

Tüm eleştirimin pazarlama ayağına olduğunu bir kere daha belirtmek istiyorum!

Ben de bir heves tedarik ettim, bismillah çekip okumaya başladım. Malumunuz üzere ben #Wattpad yazarıyım. Orada başladım birşeyler karalamaya ve o şekilde fark edildim. Kısaca bizler; son zamanlarda sosyal medyada fark edilen şarkıcılar gibiyiz. Tabi bir Gökhan Türkmen kadar şanımız alıp yürüyemez ama o misal bir durumdayız diyeyim ;) Anladınız siz ;))

Gel gelelim KOCAN KADAR KONUŞ kitabı ilk sayfadan itibaren beni dumur etti, neden mi? Bilindiği üzere #Wattpad de yaş sınırı yok. Herkes biraz yazar, herkes biraz okur... Hâl böyle olunca orada 10-13 yaşlarında minik yazarlar bulmanız hiçte sürpriz olmuyor. Hah işte kitabın ilk sayfasında bile dil kalitesini kıyasladığımda bizim minik yazarların üslubu daha güçlü geldi! 
Diyeceksiniz ki nasıl olur? Bal gibi olur!

5 kavanoz bal 100 tl'ye reklamından farklı değil durum. Kaç kg'lik abi kavanozlar? Ben bim'e gitsem daha ucuza alırım diye iddiaya giresim geliyor. Hangi kanalı çevirseniz o reklam dönüyor bir de ev, araba veriyorlar çekilişle "amaniin!" diyorsunuz! Ama bal; bildiğin su ve şeker karışımı şerbet çıkıyor. Hah işte durum aynen bu!

Türk kadınlarının artık gelenek görenekten öte birer organına dönüşen ve kitapta bahsi geçen şeyleri spiker öyle bir soruyor ki; kafanızda çok başka hikayeler beliriyor.

Ha diyeceksiniz ki hiç mi sevmedin? Sevdim ki okumaya devam ettim yanlış anlaşılmasın kötü demedim ;)))
Hele sidikli Merve evlenipte bizim Efsun evde kalınca "yuh" dedim. Devamlı akıl verip kızın ağzına tüküren tüm akrabalara bolca içimden beddua ettim. Ve kitabın artık son sayfalarında esas oğlanın bir evlenme delisine dönüşen kızı terk etmesini izledim :((( Evet herşeyin aşırısı fazladır derler. Ne bekârlık dünyanın sonu ne de başka şeyler... Tek derdimiz o olsun dedirtiyor zaten hayat çoğu zaman...

Ve Beşiktaş çarşıda geçen bölümlere bayıldım :D Ama evlerden ırak ya Rabbim! Öyle öküz herifleri Allah hak etmeyenin karşısına çıkarmasın dedim. Börek açan bir baba, beceriksiz kızlarını dünyanın en maharetlisi gibi göstermeye çalışan evin kadınları, ev işiyle ve yemeklerle uzaktan yakından alakası olmayan bir Efsun ve onu ergenliğinden beri seven bir adam; Sinan...

Ama o kadar pazarlamaya yine söylüyorum ki kitap fos! Ben hiç bir kitabı okumayın demem, haddimi bilirim. Zevkler ve renkler tartışılmaz düsturuna riayet ederim. Belki beğenen kesimin içerisinde olabilirsiniz... Kitap genelde online sitelerde yuvarlak hesap 14 tl'ye satılıyor.  Bir kafede 2 çay 2 simit parası ve bir kaç saatte bitiyor ama tatmin ediyor mu deseniz tam bir hayal kırıklığı! Neden mi?

Kitabın finali öyle dandik ki! "İlk kitaptan acıcık kâr ettik yetmedi bu bize, sizi düdük gibi ortada bırakalım da 2. kitabı koşa koşa alın acıcık daha soyalım ceplerinizi!" mantığından başka birşey değil. Bir Roman 600 sayfayı geçtiğinde 2. kitabı olmasını anlarım pek tabi. Neticede sayfa sayısı arttıkça kitap kalınlaşıyor, kavgada düşmana atsan balyoz muamelesi görür duruma gelebiliyor  ama kardeşim eğer kurgun normal akışında ilerleyecekse neden okuru böyle berbat bir durumda bırakırsın?

Misal #Wattpad de bir yazar dostumun 200 küsür sayfalık kitabı da 2 kitap olmaya meyilli çünkü devam kitabı da olsa kurgu çok farklı bir şekilde devam ediyor. 100 sayfa bile olsa kitap bu anlaşılabilir birşey. Ama bu durumu ben algılayamadım. Ve kaliteye değil de reklama değer veren bir toplum olduğumuzu bir kere daha anladım. Sizlerden ricam seçici olun ve kitap evlerinde boş boş gezmeyin. Övülen kitabın sayfalarını bir karıştırıp mutlaka finaline göz atın. 
Yani bu kitaba 5 üzerinden 2 not verebilirim çünkü tamamen hayal kırıklığıydı :/

Ve yine bir not: Tek başına kitabı eleştirmiyorum. Pazarlama sistemine bütün eleştirim! Belki bu kadar çok reklam yapılmasa daha farklı bir yorum yapabilirdim fakat önyargı  böyle birşey...
Umarım kimsenin gönlünü kırmamışımdır. Sevgiler... Saygılar...

Şimdilik ve her zaman Allah'a emanet olun ;)

24 Kasım 2014 Pazartesi

★Farid Farjad - Sang E Khaara

★Hayırlı bir haberle geldim Tüyaptan, söylemedim değil mi?

Evet maalesef asıl bomba haberi sizlerle paylaşmadım. Wattpadde yayınladığım Koku kitabım için seri olarak Parola yayınları ile sözleşme imzaladım hem de fuar alanında... Bu benim için tarif edilemeyecek kadar eşsiz bir duyguydu ve merak etmedim değil acaba benim gibi fuar alanında sözleşme imzalayan başka birileri var mıydı?


Hemen arkamda sevgili yazar arkadaşım Müjde Aklanoğlu, yayın evi sahibimiz Ahmet Üzümcüoğlu ve yayınevi genel yayın yönetmenimiz Celal Coşkun'u görüyorsunuz. Ankara'dan gitmeme rağmen sanki evimde karşılandım ve çok içten bir şekilde ağırlandım hepsine çok teşekkürler.

Koku serisi olarak ilk adımı "HASRET" ile atacağız inşallah... Hiç bir şeye hasret kalmayacağınız bir hayat diliyorum hepinize bol miktarda öpüldünüz. Allah'a emanet olun...

★Geride bırakılan bir Tüyap 2014 vardı...

Evet görüşmeyeli neler mi yaptım? Sizleri Tüyap kitap fuarında bekledim. Bir çoğunuzla tanıştım, kucaklaştım. Adlarını tek tek zikredemeyeceğim o kadar çok okurum geldi ki benim imza günüm sandım. Parola stantlarında değil de arada diğer ekip arkadaşlarımızın yayınevlerinde onları ziyarete gittiğimde karşılaşamadığım bir çok okurum ve yazar dostum da vardı ve inşallah onları bir sonraki Tüyap'ta görmeyi umut ediyorum. Beni yalnız bırakmayan herkese çok teşekkürler harikasınız ;)))
Not: Kırmızı-Bordo eşarplı bayan ben oluyorum :D

















24 Ekim 2014 Cuma

★Tüyap 2014 kitap fuarı

33. gerçekleştirilen Uluslararası Tüyap Kitap fuarı'na kısmetse bu sene Müjde Aklanoğlu ile ben de katılacağım. Parola Yayınları standında saat 14:00 te sizleri bekliyor olacağız. Wattpad yazar ve okurlarının buluşma şenliğine ev sahipliği yapacak fuar alanı Beylikdüzü-İstanbul'da. Bilmeyenler için fikir edinmek açısından Avrupa yakasındadır. Salon:3 stand: 513B de gerçekleştirilecek imza gününü ve tanışma imkanını kaçırmayın derim... Sevgiler... Saygılar ;))))


10 Ekim 2014 Cuma

❤Bana Sevmeyi Anlat...- Müjde Aklanoğlu


Bir şarkının her notasını buldum Bana Sevmeyi Anlat'ı okurken...
Esme beşinci mevsimdi... Rüzgar ise ara sıra melteme çalan bir esinti, çoğu zaman fırtınaydı...
Onların imkansızlıkları bir bir imkana vücut bulurken; kimi zaman sevindim, kimi zaman delirdim. Esme'yi gördüm kendimde... Sanki Müjde Aklanoğlu ben tanımıştı Esme'yi kaleme alırken... Her tavrında her hareketinde, gururunda, sevdasında, hırçınlığında, çocukluğunda kendimi buldum... Verdiği her tepkide tezahürat yaptım diyebilirim.. Ve Rüzgar... Onu okurken sanılanın aksine onu öldürmek istemedim.. O kötü biri değildi... Hayatın ona sunduğu şartlar kötüydü.. Esme Pelin'in günlüğünü bulup okuduğunda içimdeki Rüzgar daha bir mahzunlaştı.. Onun o kara gözleri birer kuyu olmaktan çıktı..
Müjde Aklanoğlu; karakterleri arasında haklı haksız ayrımı yapmadığı için, bir kere daha gözümde yükseldi. Her karakterinin eğrisi doğrusu olduğunu; hakikatiyle satırlarına döktü... Esme'nin patavatsızlığıyla başlayan acılar, yine onun yüreğinin patavatsız depdemeleriyle huzur buldu...
Bence her kadın biraz Esme... Her erkek biraz Rüzgar...
Kadın erkek ilişkilerinin iki ucu pis noktalarına öyle güzel değinilmişti ki... Yazarımızın sosyal mühendisliğini bir kere daha kutluyorum...
Bana sevmeyi anlat...
Her kütüphanede mutlaka olması gereken bir kitap...
Yeni kapağı ve yayın evi ile çıkacağı günü sabırsızlıkla bekliyorum....
Müjde Aklanoğlu'nu tebrik ediyor yeni eserlerini sabırsızlıkla bekliyorum ''
Müjde Aklanoğlu; karakterleri arasında haklı haksız ayrımı yapmadığı için, bir kere daha gözümde yükseldi. Her karakterinin eğrisi doğrusu olduğunu; hakikatiyle satırlarına döktü... Esme'nin patavatsızlığıyla başlayan acılar, yine onun yüreğinin patavatsız depdemeleriyle huzur buldu...
Bence her kadın biraz Esme... Her erkek biraz Rüzgar...
Kadın erkek ilişkilerinin iki ucu pis noktalarına öyle güzel değinilmişti ki... Yazarımızın sosyal mühendisliğini bir kere daha kutluyorum...
Bana sevmeyi anlat...
Her kütüphanede mutlaka olması gereken bir kitap...
Yeni kapağı ve yayın evi ile çıkacağı günü sabırsızlıkla bekliyorum....
Müjde Aklanoğlu'nu tebrik ediyor yeni eserlerini sabırsızlıkla bekliyorum...

Eğer siz de bu harika eserin yazarını merak ediyorsanız sizi Facebook adresine seve seve yönlendirebilirim, sağlıcakla kalın :)

★Nereden geldim?... Yolculuk nereye?....

Wattpadde kendi halimde gayet iddiasız bir okurken bir anda kendimi yazar statüsünde buldum. Hayat böyleydi işte! Bir kaç hikaye yazdım bir kaçını ise sildim. Neticede KOKU'yu kaleme almaya başladım. Bir an da başlayan yazarsı-lık maceram bakalım beni nerelere götürecek...
Hepiniz mekanıma hoşgeldiniz...