19 Aralık 2014 Cuma

✌ Yarışma var!


Facebook'taki resmi sayfamızdan sizlere güzel haberlerim var :)))
Parola Yayınları sponsorluğunda 2 okurumuza çekilişle Rukiye Kayaarslan'ın Güz delisi kitabını hediye ediyoruz. Sayfamızı, Sevgili yazarımızın sayfasını ve yayınevimizin sayfasını beğenmeniz yeterli. 
Sonra "Güz Delisi" Raflarda! yazarak "Herkese açık" paylaşıyor ve yorumlara "Beğendim, paylaştım" yazıyorsunuz. Hepsi bu kadar.
Güzel bir yılbaşı hediyesi değil mi? Bu fırsatı kaçırmayın ;)))

Gelelim Rukiye Karaarslan ve Güz Delisi kitabından biraz bahsetmeye... 
Yazarımızın sosyal forumlarda ve hikaye sitelerinde başlayan macerası, bir çok yazar gibi #wattpad de devam ediyor. Kitapları bitirmeden yayınlamıyor, dolayısıyla okuru yayınladığı dönemlerde fazla bekletmiyor. Bu onun en önemli özelliği!
Güz Delisi, Severek Ayrılalım, Sen Geldin Bahar Geldi adında çok güzel kitaplarını okurlarla paylaştı ve paylaşmaya da devam ediyor. 
Parola Yayınlarıyla Kasım 2014'te anlaşma imzalayan yazarımızın ilk basılan kitabı Güz Delisi...


"Leyla öldü. Onun ölümünü kabullen artık. Bunun için kendini cezalandırmayı bırak. Kimse hiçbir şeyde suçlu değildi. Her şey olması gerektiği için oldu. Bunu artık anla. Hem senin bir çocuğun var. Onunda bir anneye ihtiyacı... Yoksa oğlun yakında bir leyleğe anne demeye başlayacak. Evlenmen lazım Kutay. Beni anlıyor musun? Ev-len-me-li-sin." 

Hayat, insanları bazen hazırlıksız yakalar ve hazırlıksız yakalanan insanlar, zırhlarını kuşanamadan karşılarındakilere gerçek halleriyle görünürler… Böyle anlarda, bazen öyle güçlü sevdalar ortaya çıkar ki, Ferhat'ın Şirinini, Kerem'in Aslısını, Mecnunun Leylasını kıskandıracak aşklara ev sahipliği yapar dünya. 

Loya ve Kutay…
İşte böylesine bir karşılaşmışlığın bir araya getirdiği iki âşık. Oyun olarak başlayan ve sonrasında gerçeğe dönüşen düşler, hisler ve sevgiler… Hem kendilerine hem çevrelerine inanılmaz güzellikte anlar yaşatıp, masal aşklarını kıskandıracak bir mutluluğa ev sahipliği yaparak, sizleri de bu anlara ortak edecekler. Mutluluk ve sevgi adına… Yalın ve hesapsızca yaşanan hayatlara… (Tanıtım Bülteninden)

Kitabı daha önce okuyan biri olarak tekrar okumayı iple çekiyorum. Ve mutlaka öneriyorum.

Sağlıcakla kalın ;)))





10 Aralık 2014 Çarşamba

❤Bir Şans Daha



Hayatta her zaman herkesin ikinci bir şansı olmalı derler! 
Ya hatayı yapanı affetmek istemezsen! 
Onun hatası senin sonunun başlangıcı olursa, dönüşü olmayan yollara, çıkışı olmayan sokaklara dönerse?..

"Çok sevsen ve aldatılsan, sevmekten vazgeçer misin? 
Ya da, her şeyi bırakıp onu affeder misin? Peki, ya kader?..
Sen istemesen de, onu tekrar hayatına soksa ve seni imkânsız sınavlarla sınasa!.. Sen ne yaparsın?
 İkinci bir şans verir misin? Yoksa yok sayar, geçer misin? 
O, hayatının kararını vermek zorunda. 
Kendisi için değil, kendinden olan için. 
Peki, ya kalbi? 
Kalbi bunu affedebilir mi? 
Sevgi her şeye yeter mi? 
Çok sevdi ve aldatıldı. Hem de en mutlu olduğu anda…" 

Sizce İkinci Bir Şansı, herkes hak eder mi? 
(Tanıtım Bülteninden) 
Sayfa Sayısı: 720
Baskı Yılı: 2014
Yayınevi: Parola Yayınları 
******

Evet bir Müjde Aklanoğlu kitabı daha... Diğer kitaplarından daha farklı bir tat bıraktı dimağımda öncelikle bunu belirtmeliyim. Herşeyden önce bir çok okura klişe gelebilecek bir kurgunun nasıl farklı bir dilde atlatılabildiğini ancak okuyanlar anlayabilecek o nedenle kendimi şanslı addediyorum ;)) Ve sanırım gözüm kapalı okuyacaklar listemin ilk sıralarında Müjde Aklanoğlu yer alıyor. Bunu kesinlikle dostum olduğundan değil, sıradan bir okur olarak söylüyorum bunun altını çizerim ;) 

Benden size nacizane bir tavsiye: Klişe diye hiç bir eseri okumamazlık etmeyin. Öyle güzel kurgulanır ki aklınız şaşar, diliniz tutulur. Ayrıca nefes almak bile klişeyken bu tarz ön yargılarda da bulunmayın derim ;)

Gelelim kitabın genel anlamda konusuna:
Ayrılan bir çift, lösemi olan çocukları için yıllar sonra yeniden birleşiyor... İlk bakışta çok basit gibi geldi değil mi? Ama işin rengi hiçte öyle olmuyor... 

Demir genel anlamda tepki alan bir karakter olsa da çok bizlerden biri... Herşeyden önce insan... Bir anda kendini boşlukta bulduğunda denize düşen yılana sarılır misali farklı bir dünyaya tutunmaya çabalıyor. 

Hazan ise yine çok bizden bir kadın. Kimsesiz, sığınacak bir koyu, sırtını dayayacağı bir dağı yok ve eşini ölesiye seviyor. Kişi kendinden bilir işi derler ya! Hazan da eşini kendi gibi sanıyor. Saflık değil konduramama....

Tüm bunların yanında bir kaynana faktörü var ki... Evlerden ırak bir mantık! Açıkçası ben Demirden daha fazla annesine kızdım... Her zaman söylediğim gibi Aklanoğlu yine etraflıca insani ilişkileri irdeliyor ve kaleme alıyor. Ne Demir'i ne de Hazan'ı haklı göstermiyor. Bunu okuyucunun yorumuna bırakıyor. 

Ve bir Ecrin'imiz var ki... Eminim herkes öyle bir evlat ister. Değer yargıları, çektiği acılarla beraber olgunlaşması, yaşından beklenemeyecek bir düşünme biçimi ve genel anlamda yine yaşından beklenmeyecek ahlak algısı. O ateşlendikçe, Demir'e sıkı sıkı tutundukça içiniz kan ağlayacak... 

Hazan'ın değişimi, Demir'in kabullenişi ve etraflarındaki eş-dostun olaylara olan yaklaşımları... Sanırım bir çoğumuza örnek olacak. 

"Bu kitap okunur mu?" diye soranlarınız olacak elbet. Dile kolay 720 sayfa... Ben 2 gün içinde okudum, inanın zor değil ki zaten elinizden düşüremeyeceksiniz. İnsana kattığı değerler de cabası. Kısaca "Mutlaka okuyun!" derim, eminim ki çok şey kazanacaksınız... 

Kitabın diline gelirsek; yine bir Aklanoğlu klasiği... 

Son zamanlarda yazım dilini sadeleştirse de; BİR ŞANS DAHA'nın içinde yine bir çok sözcük için sözlük karıştırabilirsiniz. Ben şahsen varsayım üzerinden gidip, bilmediğim kelimeleri kendimce yorumladım okurken. Son zamanlarda çoğalan senaryovari romanlar gibi değil daha çok düşünce yoğunluğu fazlasıyla dikkat çekiyor. Betimlemeler dikkat çekici ve nokta atışı kıvamında. Tüm karakterlerin içini adeta bir açık kitap gibi okuyorsunuz. Bu kimi okurları rahatsız etse de, Klasik Roman diline alışkın okurları sanırım rahatsız etmeyecektir. Gerektiği kadar ihtiras, aşk ve cinsellik var ki, beni rahatsız etmedi. Her duyguyu sonuna kadar hissediyorsunuz, çünkü yazar sanki o anların canlı tanığı gibi hissederek yazmış. "Hah tamam! Herşey şu yönde gider..." dediğiniz an, bir sonraki sayfa sizi hayal kırıklığına sevkedip, şoka sokabiliyor. 

Son sahifesine kadar ritmi hiç düşmeyen bir kitap BİR ŞANS DAHA ve biz de ona benzer bir slogan atalım ;))

Kütüphanelerine Bir Şans Daha verin ;) Onları bu güzellikten mahrum etmeyin ;))

Keyifle okumalar...

1 Aralık 2014 Pazartesi

✍Kendimle söyleşi ;))))


Sanırım daha önce, çıkacak ilk kitabım hakkında sizlerle hiç konuşmadık. Ne dersiniz? Arada kimseler olmadan biraz benimle söyleşiye var mısınız?
Geçtiğimiz sene Aralık ayının başlarında işimden ayrılmamla başlayan serüvenim, bana bir kere daha amenna dedirtti.

"Sizin hayır bildiğinizde şer, şer bildiğinizde hayır vardır. Siz bilmezsiniz ALLAH bilir... Bakara Suresi / 216."

Çok üzüldüğüm, kendimi evlere kapattığım, epey psikolojik sıkıntılar çektiğim bir dönemde keşfettiğim wattpad, bana farklı bir dünyanın kapılarını araladı. Delicesine bir açlıkla okumaya başladım ve aylarca bu böyle sürüp gitti. Çetelesini tutmadım kaç kitap okudum, neler yaptım ama ancak bu sayede beynimin içindeki geçmişe sağır kalabiliyordum. Bu zaman zarfında hem yalnızlığımın tadını çıkardım, hem de hiç yalnız kalmadım. Çoğu gece sabahladım, günde bir kaç saat uykuyla pc başına geçtim ve kaldığım yerden devam ettim.

Senelerce çalışan bir kadınsanız, zor bir evlilik yapmışsanız ve hayatınız imkânsızlıklarla doluysa bir de çalışmak mecburiyetiniz hâlâ devam ediyorsa,  inanın bana aklınızı toparlayıp iki satır yorum bile yazamıyorsunuz. Bunu aylar sonra yazarken öğrendim...

Bir yerden sonra ise okumak tatmin etmemeye başlamıştı çünkü o dönem daha çok gençlik hikâyeleri yazılıyordu. Ve benim çıtam gitgide yükseliyordu. Hayat tecrübesi değil bir okura kitap okuma tecrübesi de gerekiyormuş o zaman anlamıştım.

Bir tarafta cıvıl cıvıl gençler...

Diğer tarafta ise ben; 31 yaşında evli bir kadın!

Ne düşünerek yazmaya başladığımı halen hatırlamıyorum. Seneler önce blogcu.com da bir blogum vardı ellerimle emeğimle tasarladığım ama sonra blogcu tek tipe dönüşünce hevesimin kaçtığı... Ben şiir yazardım ki hikaye nasıl yazılır en ufak bir fikrim yoktu. Denemek amaçlı birşeyler karalamaya başladığımda nasıl şeyler ortaya çıkaracağımı bilemiyordum ama denedim. İlk olarak "İç Güveysinden Hallice." diye bir kitaba başladım. Ardından "Zaaf." bunu takip etti ve bir günce gibi tasarladığım "Leyla."

Ama ne olduysa, birşeye sinirlenip tüm kitapları içeriklerini dahi almadan sildim attım. Pişman mıyım? Biraz. Çünkü şimdilerde geri almak istesem de sistem geri yüklemiyor ve ben acaba nasıl yazmışım deyip kendimi kıyaslayamıyorum. Çok değil bir kaç gün sonra, aklımda bir senaryo daha belirdi. Yazanlar çok iyi anlar beni... Siz istemeseniz de bir süre sonra gıdıklar karakterler, onlarla yaşamaya başlarsınız ve ben de Efsun ve Yalın ile yaşamaya başladım. Olayların öncesi, sonrası derken; bir kaç wattpad yazarına okutup fikirlerini aldım ve son gazı da hepinizin Hissiz ile tanıdığı Lemariz Müjde Albayrak'tan alınca gözlerimi kapattım yayınlamaya başladım.Vira bismillah...

Kurgu ilerledikçe, etrafımda farklı bir okur ve arkadaş kitlesi oluşmaya başladı. Fakat benim için biri var ki o çok değerlidir.
@Gbmyheart nickli Azeri bir güzel...

Kitabımızın Karan (Bilâl) karakteriyle dostumun geçmişinde bir gediğe denk geldik... Bir kitabın kurgusunu sil baştan değiştiren bir değişikliğe... Birini yaşatmak istedim ondan habersiz. Tüm arkadaşlarımdan, okurlarımdan habersiz, çünkü bu önemliydi... Bu yazdığım kurgunun mümkün olabileceğinin bana en büyük kanıtıydı.

Ve kurgunun bu şekilde bir çamur gibi şekillenişi "Hasret"i doğurdu.

Hasret genel anlamıyla bir aile dramı...
Evladına senelerce hasret kalan bir annenin, bir babaya hasret kalan çocuğun, bir anneye hasret kalan genç bir kızın dramı...
Hasret; ötelenen, hor görülen, senelerdir evladına duyduğu hasretle yanan, kavrulan bir annenin dramı...

Kitap fikri okurlarım tarafından ortaya atıldığında ise o zamanlar henüz tanımadığım biri çıktı karşıma. O kişi; şimdilerde kolum kanadım haline gelen yazar arkadaşım Müjde Aklanoğlu'ndan başkası değildi...

Buradan tüm okurlarıma, tüm yazar arkadaş ve dostlarıma desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum...

Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım ve  ilk basılan eserim olacak "Hasret" olacak kısmetse. Acemiliğim, henüz imza atamadığım bakir kalemimin ilk göz ağrısı olacak... Gelin misali ata binip "ya nasip!" dedik, Takdiri Rabbime havale ettik. Hepimizin hakkında hayırlısı ne ise o olsun inşallah. Ve sizlerden ricam dualarınızda beni unutmayın... 

Allah'a emanet olun...

★Yatakta İyi- Jennifer Weiner

"Yatakta İyi"
  Yazar: Jennifer Weiner
  Kitabın çıkış yılı: 2001

Bu kitap bir şekilde elime geçtiğinde önce kapağa baktım, sonra kitabın ismine;
"Yatakta İyi"
Buram buram cinsellik kokuyordu herşeyiyle...
Elli ton serisinden önce piyasaya çıktığından dolayı da okumak istedim açıkçası. Neden mi? 
Elli Ton Serisiyle E.L. James bu furyayı altüst etti maalesef. PG-13 diye geçen cinsel içerik ve general fiction tanımları artık elli ton ile kıyaslar ve anar olduk. Her kitap ondan sahnelerle çalınıyor(!)oldu. Çıkış tarihi baz alınmıyor hiç bir şekilde ve her kadın Ana her adam Grey oluyor kafamızın içinde... Filmi de çıktıktan sonra siz görün eğlenceyi!
Tabi bunda kitaptaki Hakim-İtaatkâr ilişkisi, kullanılan ortam, oyuncaklar vs fazlasıyla etkili. Can damarımızdan vuruyor "İnsani kaygılarımızdan."
Ama gel gelelim ki; "Yatakta İyi" kitabında adam akıllı yatak sahnesini geçin, öpüşmeye bile 1-2 yerde rastlayabiliyorsunuz.
"Bu kitap okunur mu?" derseniz "Kesinlikle!" derim. Sizlere tanıtım bültenindeki açıklamayı sunuyorum;


"Cannie Shapiro yirmi sekiz yıldır dertsiz bir hayat yaşıyordu. Evet, babası onları yıllar önce terk etmiş, annesi de gerçek cinsel kimliğini açıklamıştı, ama bunun için kıyametleri koparmaya da gerek yoktu doğrusu. Arkadaşlarına, köpeği Nifkin'e, Philadelphia Examiner'daki muhabirlik işine olan sevgisi ona yeterdi. Üstelik tombul vücuduyla bile barışıktı.Ama kadın dergilerinden birini açıp da eski erkek arkadaşının "Yatakta İyi" adlı köşe yazısındaki "İri Bir Kadını Sevmek" başlığını gördüğünde… İşte o anda perişan oldu Cannie… Ancak öylesine ilginç tesadüflerle de karşılaşıyordu ki, hayatının en şaşırtıcı yılını yaşıyordu sanki. Hollywood kapıları önünde ardına kadar açılmıştı ve Philadelphia'dan Hollywood'a oradan tekrar eve yaptığı eğlenceli yolculuklarında kaybettiklerinin yasını tutup geçmişiyle yüzleşirken kim olduğunu ve kim olabileceğini de görmeye başladı."


Kahramanımız Cannie'nin dilinden anlatılan roman flaşbek olmasa da bol bol geriye dönüşlerle perçinlenmiş. Gündelik olayın en kilit noktasında, karakter sizi bir anısına davet ediyor. Dili yalın ve sade, ben sıkılmadım. Çok gerçekçi hatta fazlasıyla gerçek bence Cannie...
Kilolu bir kadın neler yaşar sorusunu sormuyorsunuz. Klişeler yok buna kendinizi hazırlayın ve sanırım insani yargıları, gördükleri, anlattıklarıyla çok bizden, sizden... Fazlasıyla insancıl. Son dönemde yabağılaşan bir çok şey bu kitapta yoktu ve hayata farklı bir pencereden bakmak istiyorsanız kesinlikle okumadan geçmeyin diyorum. Ve sizlere online satış yapan bir yer ararken kitabın komik bir rakamda satıldığını öğrendim. 
Hemen buraya tıklayarak kitabın komik rakamına bakabilirsiniz. Yazarın diğer pek çok eserine diğer bağlantılardan ulaşabilirsiniz. Ve ödünç alıp okuyan ama kredi kartlarıyla işi olmadığı için online sipariş veremeyen ve yüzsüzce kitap isteyen blog yazarına isterseniz bir tane hediye edebilirsiniz :D
Kütüphanelerinizde bu kitaba yer açın ve önyargılarınız kırın ;))
Keyifle Okumalar ;)))